24 Eylül 2010 Cuma

KATLİAM YAPTI HAKİM OLDU

Hakimlik savcılık sınavına hazırlanırken böyle bir haberle karşılaşacağımı hiç tahmin etmiyordum. Durdum düşündüm ve bulduğum tek cevap "burası Türkiye" oldu. Hakimlik savcılık sınavını kazanan birisi daha önce işlediği bir suçtan dolayı aranıyor. Bu sınavı kazanan kişi 7 yıl saklanabiliyor ve sonunda yakalanamıyor. Ayrıca hakimlik-savcılık mülakaatı neye göre yapılıyor? Güvenlik soruşturması yapılmıyor mu? Gerçekten çok enteresan bir durum, aşağıdaki haberi okursanız bana da hak vereceksiniz.

7 yıl önce katliam yapıp mağarada saklanan kardeşler yakalandı

2003 yılında baskın yaptıkları yakınlarının evinde amca ve halaları ile iki kuzenlerini öldüren üç sanıktan ikisi kaldıkları Bereketli köyündeki mağarada yakalandı.


Malatya’nın Yazıhan ilçesine bağlı Mısırlı köyünde, 2003 yılında baskın yaptıkları yakınlarının evinde amca ve halaları ile iki kuzenlerini öldüren üç sanıktan ikisi kaldıkları Bereketli köyündeki mağarada yakalandı. Firari Alpaslan Boztepe’nin ise hukuk fakültesi mezunu olduğu ve hakimlik sınavını kazandığı öğrenildi.

22 Ağustos 2003 yılında Malatya’nın Yazıhan İlçesi Mısırlı Köyünde amcalarının evini silahla basan Cengiz, Alpaslan ve Ali Boztepe kardeşler, amcaları Şuayip Boztepe ve oğlu Ali Boztepe’yi, halaları Ayşehan Şahin ve oğlu Musa Şahin’i uzun namlulu silahlarla tarayarak öldürmüş, ardından kaçmışlardı. 4 kişinin öldürülmesinin ardından uzun süren aramalara rağmen saldırganların izine rastlanılmamıştı.

7 YIL MAĞARADA SAKLANDILAR
Önceki gün Yazıhan İlçesi Bereketli Köyünden bir vatandaş jandarmayı arayarak 2 kişinin ellerinde silahla gezdiğini gördüğünü ihbar edince, Jandarma bölgede arama yaptı. Mağara içinde yakalanan Cengiz ve Ali Boztepe kardeşler etkisiz hale getirilirken, üzerlerinde 1 ruhsatsız Kalaşnikof otomatik tüfek, bu silaha ait 2 şarjör ve 7.62 mm çapında 60 mermi ile 1 tabanca şarjörü ve 9 mm çapında 12 mermi ele geçirildi.

HAKİM OLDU
Yakalanan iki kardeşin 7 yıl önce meydana gelen cinayetlerin zanlıları olarak arandığı tespit edilirken, diğer zanlı Alpaslan Boztepe’nin ise halen firarda olduğu öğrenildi. Aranan Alpaslan Boztepe’nin Hukuk Fakültesi'nden mezunu olduğu ve hakimlik sınavını da kazandığı öğrenildi.

Yazıhan jandarma Komutanlığı’ndaki sorgularının ardından Adliyeye çıkarılan 2 zanlı tutuklanarak cezaevine konuldu. Diğer firari zanlının yakalanması içinde çalışmalar devam ediyor.

22 Eylül 2010 Çarşamba

HUKUK FAKÜLTESİ BİTİRMEK


Hukuk Fakültesi bitirmek çok zor bir iştir, emek ve sabır ister. İstenilen emek ve sabır gösterildikten sonra beklediğiniz sonuç ortaya çıkmasa da umudunuzu asla yitirmemeniz gerekir. Okulu bitirdiniz ve önünüzde pek çok seçenek var. Ben birkaçını sıralayım:
-avukatlık
-hakimlik
-savcılık
-kaymakamlık
-icra müdürlüğü
Evet bunlar sadece birkaçı yapabileceğiniz mesleklerin. Bütün bu kafa karışıklığı bir yana adalet sisteminin tamamen çökmüş bir hal aldığı, dürüstlerin aç kaldığı ülkemizde ideallerinizdeki mesleği yapmak ayrı bir dert. 16 sene sonunda evet artık çalışabilirim deseniz de sistem sizi frenliyor, avukatlık mesleğini tercih etmek en kolayı gözükse de başka seçeneklere kayıyorsunuz ister istemez. Avukatlık mesleğini yalancılıkla bağdaştırmış bir toplumda yaşıyoruz, halbuki bizler yalan söylemedikten sonra avukatlarımız neden yalan söylesin ki? Bizim için yalan söyleyen avukat gözü açık avukat olurken, karşımızdaki avukat yalan söylerse kötü oluyor. 4 yıllık hukuk fakültesin, bitirdikten sonra 1 yıl avukatlık stajı yapmanız avukatlık mesleği için yeterli. Avukat stajyeriyken davalara girmek dilekçeler yazmak istiyorsunuz; fakat siz ayak işlerinde icra müdürlüklerinde kullanılıyorsunuz. Emeğiniz sömürülüyor adeta...
"Dürüst avukat aç kalır" diyorlar size, siz de zaten işin içine giremediğiniz için meslekten soğumaya devam ediyorsunuz. Sizi mesleğe yaklaştıran tek sebep ise "geliri" oluyor.
Hakimlik-savcılık için ise yazılı sınavı kazandıktan sonra sözlü bir sınav kazanmanız gerekiyor. Sözlü sınavdan kastımız nedir? MÜLAKAAT. Mülakaat denince akla ilk gelen kelime "TORPİL" oluyor. Mesleki yeterliliğe dikkat edilmeden yalnızca adamını bulunanın hüküm sürdüğü bir sözlü sınav oluyor bu. 1980 den beri Adalet Bakanlığını elinden bırakmayan CHP kendi istediği vizyona sahip insanları yargı kademesine yerleştirmiş, bunu değiştirmek isteyen karşı bir cepheyi tüm Türkiye biliyor... Ancak bu değişimin acımasız olmaması en büyük temennimiz. Hak edenenin hakim-savcı olduğu bir ülke görmek istiyoruz...

17 Eylül 2010 Cuma

BUGÜN 17 EYLÜL

Bugün 17 Eylül, tarihi andığımız günlerden birini yaşıyoruz...
Adnan Menderes'in asıldığı gün bugün...
Aradan geçen bunca zamana karşın hala darbeyi düşünenler var, fikirler aynı değişen sadece aktörler...
Milletin seçtiği bir başbakanı asan bir zihniyetten herşey beklenir. Millet iradesine dayalı bir cumhuriyet hedefine ulaşamadık, millet iradesi sadece lafta kalmaya devam ediyor. Halk kendi kendini yönetebilmeli, demokrasi bunun için var. Fakat nedense halk ezilen olmaya devam ederken hukukun üstünlüğü değil de üstünlerin hukuku egemen olmakta. Adnan Menderes olayı da bunun en büyük göstergesidir. Kişiye özel bir mahkeme kuruluyor ve de mahkemede tamamen siyasi bir karar çıkıyor. Hükümde geçen suçlar o kadar komik ki... Menderes asıldıysa onun gibi asılacak belki milyon tane insan var. Kanunlar kişiye özel uygulanırsa hukuk devletinden söz edebilir miyiz?
Yönetenler de yönetilenler gibi hukuka uygun davranmalıdır, peki ya cuntacılar? Onlar da yönetici değil miydi?
Ergenekonun avukatlığı neden yapılıyor, şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü asker olmazsa bazı çevrelerin iktidara gelmesi olanaksız, araya askerin girmesi muhakkak. Karşılıklı çıkar ilişkisi...
Hukuk sözcüğünü şimdilerde ağzından düşürmeyenler son kalelerini kaybetmeme telaşı içindeler. Çünkü hukuk hiç kimsenin tekeli altında olmamalıdır. Belli bir ideolojiye hizmet etmemelidir. Yargıçların elbette belli bir fikri, kanaati olacaktır. Önemli olan bu fikir ve duygularından arınmış olarak karar verebilmeleridir. Yüksek yargıya yeni getirilen sistem, statükoyu değiştirirken yeni bir statüko oluşturmamalıdır. Burda en büyük göreve sahip olan iktidardır...


13 Eylül 2010 Pazartesi

REFERANDUMLA YENİ BİR DÖNEM


Ülkemizde yeni bir dönem başlıyor, referandumda halk ne istediğini gösterdi, evet dedi. Peki bu eveti okumak yerine, hala kendisini başarılı görenlere ne demeli? Bu bizi aşar diyorum, siyaseti geçip işin hukuki boyutuna bakıyorum. Bilindiği üzere darbeciler artık yargılanabilecek, memleketimizin her köşesinde suç duyarıları yapılmaya başladı. Ancak önceleri ERGENEKON avukatlığı yapanlar şimdilerde DARBECİ avukatlığına soyundular. Zamanaşımı söylemleriyle darbecilerin yargılanamayacağını belirtenler var. Fakat Anayasada bulunan geçici 15. madde dolayısıyla yargılanamayan darbeciler bulunduğu için zamanaşımı kesilmiştir. Bu yüzden yargılama yapılması önünde hiçbir engle bulunmadığı gibi zamanaşımı da ileri sürülemeyecektir.
Bütün bunlar bir yana yeni anayasa hükümleri pek çok değişikliği de beaberinde getirdi. Ordudan atılanlar, HSYK tarafından görevden çıkarılanlar da yargı yoluna başvurabilecekler. Çünkü yapılan bu değişiklik HSYK ve YAŞ kararlarına karşı yargı yoluna gidilemeyeceğini belirten yasa hükmünü değiştirmiştir. Keyfi yönetimin önüne geçilmiş, hukuki gözetim ortaya çıkmıştır.
Anayasa metninde ayrıca Anayasa mahkemesi ve de Hsyk nın yapısının değiştirilmesi yoluna gidilmiştir. Değişen bu yapı ile birlikte çok seslilik ortaya çıkacaktır. Artık yargı tek bir ideolojiye hizmet etmeyecek, her kesimden yurt insanını kucaklayacaktır. Anayasanın değişmesi gereken pek çok hükmü vardır, bu yüzden evet diyenler "yetmez ama evet demişlerdir."
DARBECİLERE SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMAK İÇİN :
www.yetmezamaevet.com

10 Eylül 2010 Cuma

REFERANDUM BAYRAMI

Referandum öncesinde Ramazan ayı sonrasında bayramın içindeyiz...
Bayram sevinci yaşamamız gerekiyor, fakat yaşayamıyoruz. Bunun en büyük nedeni, kendilerini hayıra adamış insanlar, evetten medet umanlar. Bayram ziyareti yapalım diye büyüklerimizin elini öpmeye gittiğimizde bu iki cephenin çatışmasını gördünüz. Bizim yapmamız gereken sessiz kalmak; ben bir hukukçu olarak böyle düşünüyorum. Sessiz kalmalıyım, yeri geldiğinde ise hukuk neyi emrediyorsa sorulanlara doğru cevap vererek yandaş olmamalıyım. Tartışmalara girmedim; ancak dikkatimi birşey çekti tartışmalarda anayasanın içeriği yoktu... Ne kadar acı değil mi?
Tayyip ülkeyi sattı, Kılıçdaroğlu alevi... daha bunun gibi saçma sapan şeyler. Ayrıca tartışmanın sonunda değişen fikirler de yok, bağnazlık almış başını gidiyor maalesef. Sonuç olarak bayramı zehir eden bir evet-hayır savaşına tanık olduk ve tabi iğrenç espriler tuz biber oldu:
"hayır-lı bayramlar"
"bayramınızın hayır-lara vesile olmasını dilerim"

7 Eylül 2010 Salı

SINAVLAR ERTELENDİ SEBEBİ BELLİ


Sınavların merkezi ÖSYM sınav merkezi sınavların ertelendiğini açıkladı. Ertelemenin sebebini anlatmaya gerek yok, herkes biliyor; ben bir kaç durumdan yakınmak istiyorum. Hayatımızı sınavla bütünleştiren büyüklerimiz, bizleri sadece sınavla değerlendirmeye ilkokuldan itibaren başladılar. Bursluluk sınavı, Liselere hazırlık sınavı, üniversite sınavı gibi daha pek çok sınava girdik. Bunların hepsinin şekliyle birlikte isimleri de değişti, sizi dersanelerden kurtaracağız dediler dersanelere mahkum ettiler. Sınavlardan kurtulamadık, boğuşmaya devam ediyoruz. ÖSS herkesin korkulu rüyası iken artık önemi artıran bir sınav var :KPSS. Bu sınav 13-14 sene eğitim görenlerin hangilerinin memurluğa layık olduğunu gösteren sınav. Ne kadar doğruyu ölçüyor tartışılır, ama bizler sınavlar tarafından ölçülüp biçilmeye devam ediyoruz. Hayatımızı sınavlardan kurtarmamız imkansız hale geldi, üstelik bu sınavlarda kopya çekildiği söylentileri her zaman dilden dile dolaşırdı. İlk defa bu kadar kötü bir gerçekle yüzyüze geldik malesef. Herkesin ÖSYM ve MEB e önerisi şu olacaktır: "Sistemi değiştireceğinize, sistemi sağlamlaştırın"