27 Şubat 2008 Çarşamba

YTL DEVRİ KAPANIYOR


YTL yıl sonunda tedavülden kalkacak bunun yanısıra ikiyüzlük banknotla tanışacağız. 1 Ocak 2009 dan itibaren Paramızdaki y harfini kaldıracağız, sadece tl olacak. Umarım eskiye dönüş yaşamayız, bol sıfırlı günler dün gibi aklımda hala 1 ytl ye bir milyon dediğim oluyor, kabus gibi birşey. Ama söylentiler hiç hoşuma gitmiyor, söylenenlere göre Türkiye yeni bir krizin eşiğindeymiş; tam da zamanı krizin Kuzey Irak'ta canımız yanarken türbanla kaos halindeyken bir de kriz çıkarsa vay halimize düşünmesi bile ürkütüyor insanı.
Beklentilerimiz olumlu benim açımdan öyle en azından her ne kadar karamsar bir havanın içinde olsak da Türk milleti bana göre son bir kaç senedir uyanmış durumda hakkını aramayı biliyor en azından. Dış mihraklar bizlerden birşey bekliyor o da birbirimize düşmemiz; beklentileri boşa çıkaracak hareketler yapmamız en üyük temennim provakasyonlardan uzak durmalıyız bu ülkenin başına ne geldiyse provakasyonlardan geldi zaten.

24 Şubat 2008 Pazar

RECEP İVEDİK İN YENİ FRAGMANI

Recep İvedik filmi 22 Şubat'tan itibaren vizyona girdi, beklenen ilgiyi görecek mi bilinmez ancak çok güldüreceği kesin. İşte yeni fragman:

BEKLENEN SINIR ÖTESİ HAREKATI


Tartışılan ve de ne kadar yararlı olup olmayacağı bilinmeyen kuzey ırak'a yönelik sınırötesi harekatı devam ederken akıllardaki soru işaretleride ortadan kalkmaya başlıyor. Sınırı geçen birliklerimiz teröristleri ve teröristerin sözde liderlerini etkisiz hale getirmekle kalmayıp sığınakları ve teröristlerin saklanabilecekleri yerleri yerle bir ediyorlar. Fakat teröristler hainliklerine devam ediyorlar, ölü arkadaşlarına döşedikleri bomba ve mayın sistemiyle askerlerimizi yanıltmaya çalışıyorlar;ancak bunda ne kadar başarılı oldukları meçhul.
Tabii ki vatan ve vatanın bölünmezliği için canlarını hiçe sayan bu aziz milletin evlatlarını unutmamak gerek; şehit olanlara Allah'tan rahmet yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Onların mükafatı büyük büyük şair Mehmet Akif'in bir beytiye bitirmek istiyorum yazımı:
"Ey şehidoğlu şehid isteme benden makber
Sana avucunu açmış bekliyor peygamber"

18 Şubat 2008 Pazartesi

TÜRKİYE'Yİ YÖNETENLER

Bizi yönetenleri merak ediyorsanız işte size güzel bir video:

SIRPLAR GÖSTERİLERİNE DEVAM EDİYOR


Sırp milletinin gözü bir türlü doymadı gitti, Bosna'dayapılanlar unutulmuş gibi şimdi bir de kalkmışlar Kosova'nın bağımsızlğına karşı çıkıyorlar. Merhametsizlikleriyle ünlenen bu ırka mensu insanlar nedendir bilinmez Türk elçiliğimizesaldırıda bulunmuşlar; hangi gerekçeyle bunu gerçekletirmiş olabilirler akıl ve mantık yürütmek imkansız, kelimelerin kifayetsiz kaldığı nokta bu olsa gerek.

AP ajansının haberine göre, Belgrad'da binlerce üniversite öğrencisi kent merkezinde yürüyüşe geçerek, "Kosova bizimdir" yazılı pankartlarla Kosova'nın bağımsızlığına karşı çıktı.Bu arada haberde, dün başlayan ve bugün devam eden gösteriler sırasında protestocuların Türkiye Büyükelçiliği ile yakınındaki McDonalds's restoranını taşladığı belirtildi.

TEKEL SATILIYOR

Tekel ve Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticareti A.Ş'ye ait sigara üretim işiyle ilgili varlıkların özelleştirme ihalesine, 4 teklif verildi.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının duyurusuna göre, ihaleye teklif veren firmalar, ''Limak İnşaat Sanayii ve Ticaret A.Ş-PI Turkey LLC OGG, Strand Investment S.AR.L, British American Tobacco Tütün Mamulleri Sanayi ve Ticaret A.Ş, CVCI-Doğan-TÜTSAB OGG'' olarak açıklandı.


MSN DE YASAK KELİMELER

Microsoft nedense bazı kelimelerin kullanımını engelliyor, yazdıklarımız karşı tarafa iletilmiyor. Eğer yasak kelimeyi cümle içersinde kullanırsanız cümle de yanıyor, yani iletilmiyor. Bu kelimelere örnek verecek olursak en başta "rahip" ve "summer2008" gelmekte. Microsoft un açıklaması ise şöyle:
"Rahip" sözcüğü ile ilgili olarak yöneltilen sorular bizim konuyu bir kez daha gözden geçirmemiz için bir fırsat oluşturdu. Bu doğrultuda bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyoruz. Ne yazık ki bugün çeşitli tehditlere sahne olabilen İnternet ortamında, virüs veya "phishing" tarzı dolandırıcılıklarla bağlantılı olan ya da bilgisayarlara zarar verebilecek güvenlik riski taşıyan belirli sözcüklerin, URL ve dosya tiplerinin kullanımını engellemek durumunda kalabiliyoruz. Bu nedenle Windows Live Messenger bazı dosya tiplerinin paylaşılmasına veya iletişimde bulunulan kişilere aktarılmasına engel olmaktadır. "Rahip" veya "summer2008" gibi yaygın bir şekilde kullanılan sözcükler güvenlik riski taşıdıkları zaman iletişimde güçlükler doğabilmektedir.
Bununla birlikte, Windows Live Messenger kullanıcılarını korumanın en iyi yolunun bu sözcükleri engellemek olduğuna inanmaktayız. Bu durumun yarattığı rahatsızlık bizi de üzmektedir. Ancak bu sözcük listesini sürekli güncellediğimizi, potansiyel tehdit taşıyan yeni sözcükleri eklerken, güvenlik riski oluşturmadığını düşündüğümüz bazı eski sözcükleri de listeden çıkarttığımızı bilmenizi isteriz.
Bu kapsamda, Türkiye'deki uygulamada bahsi geçen sözcükleri tekrar değerlendireceğiz ve kullanıcılarımızın güvenlikleri için uygun olduğuna karar verdiğimiz takdirde bunları yeniden Windows Live Messenger'da kullanılabilir hale getireceğiz. "
Açıkçası neden rahip kelimesi yasak da imam kelimesi ya da ne biliyim müstehcen ifadeler yasak değil anlamış değilim. Belki bu kelimlere yenileri de eklenecek, Microsoft yaptığı bu tür müdahalelerle düşüncelerin yazıya aktarılmasını kısıtlıyor.

BAĞIMSIZ LAİK KOSOVA

Kosova'nın Başbakanı Haşim Taçi, ''bağımsız Kosova'nın hiçbir şekilde bir İslam devleti olmayacağını'' söyledi. Taçi, İsrail'in Haaretz gazetesine verdiği demeçte, İsrail'i, Kosova'nın bağımsızlığını derhal tanımaya çağırdı ve ''Dünyanın tüm demokratik ülkeleriyle birlikte, İsrail'in Kosova'nın bağımsızlığını tanımasını istiyor ve bekliyoruz'' dedi. Kosova'da bağımsızlığın ilan edilmesine ilişkin hazırlıklar devam ederken,

Taçi, ''Kosova'nın bağımsızlık ilanı, Kosova halkınını iradesine dayanıyor. Bayrak, ulusal marşımızın ve diğer ulusal sembollerimizin belirlenmesi için özel komisyonlar oluşturuldu'' dedi.

Taçi, Kosova'nın devlet sembollerinin bağımsızlık gününde hazır olacağını belirtti. Bir soru üzerine, ''Bağımsız Kosova'nın hiçbir şekilde bir İslam devleti olmayacağını'' kaydeden Taçi,

''Kosova, tüm vatandaşlarıyla birlikte, demokratik ve laik bir devlet olacak. Dini ibadet özgürlüğü, Kosova Anayasası'nın teminatı altında bulunacaktır'' dedi.

Kosova'nın bağımsızlığını Arnavutluk desteklerken; Rusya ve Çin gibi bağımsızlığına karşı çıkan devletler de mevcut, şu bir gerçek ki her millet kendi geleceğini kendisi belirleyebilmelidir. Kendi geleceğini kendisinin belirlemesi demek devletin egemenliğinin tanınması demektir bu da bağımsızlığın ta kendisidir.

17 Şubat 2008 Pazar

KOCAELİYE TATİL YAĞDI


Kocaeli'de kar yağışı sebebiyle okullar bir gün tatil edildi. Kentteki bağlı tüm köylerin yolları ise kapandı.
Geceden itibaren zaman zaman tipi şeklinde yağan kar sabahın ilk ışıkları ile etkisini arttırdı. Kocaeli'ye bağlı 245 köy yolunun tamamın yollarının kapalı olduğu öğrenilirken, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yolları 50 makina 30 tuzlama araçı ile açmaya çalışıyor. Kar yağışının etkisini yitirmemesi nedeniyle açılan yollar tekar tekrar kapanıyor. Şehir merkezinde ise Körfez, Derince, Karamürsel ve Gölcük ilçeleri ile ulaşım sağlanırken Gündoğdu mahallesinde bulunan kalıcı konutlar ve Kocaeli Üniversitesi ile ulaşım zaman zaman sağlanamıyor. D 100 ve TEM Otoluyolu Karayolları ekipleri tarafından sürekli trafiğe açık tutulurken hafta sonu olması dolayısıyla trafikte seyreden araç sayısı oldukça az. Kar özellikle tarihi çınar ağaçlarının bulunduğu Demiryolunda eşşiz bir görüntü oluştururken yolda kar nedeniyle devrilen ağaçlar trafiği olumsuz etkiliyor. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen karın tadını çıkartan vatandaşlar doyasıya kartopu oynadı.
Kocaeli Valiliği yoğun kar yağışı nedeniyle il genelinde ilköğretim okullarını 1 gün süre ile tatil ettiğini duyurdu.

Ayrıca aldığımız haberlere göre umuttepe de ve kocaeli deki yoğun kar yağışı sebebiyle kocaeli üniversitesinde de pazartesi günü ve eğitim öğretime ara verildi. Ama tatilin uzunluğu hakkında kesin bir bilgi yok.

14 Şubat 2008 Perşembe

PROVOKASYONLAR BAŞLADI

Türbanla ilgili anayasa düzenlemesinin meclisten geçmesinin ardında yurdun çeşitli yörelerinde halkın gündemini değiştirmeye ve de muhafazakar kesimi kamuoyu önünde küçük düşürmeye yönelik provokasyonlar başladı. Bugün çeşitli haber sitelerinden yaptığım incelemelere göre yaşanan olaylar tamamen Türk Halkı'nı bölmeye ve de yanıltmaya yönelik girişimler olduğu ortada. Zaten bu girişimlerin ilk tohumları da anıtkabirde yapılan gösterilerle atıldı, kendini laik diye tanıtan kesim sanki türbalılar üniversiteye girince Türkiye Cumhuriyeti parçalanacakmış izlenimi vermeye çalışmışlardı. Çoğunluğun azınlığa zorbalık yaptığını savunan bu görüş, azınlığın çoğunluğu ezdiğini görmezden gelmeye devam ediyorlar.

Provokasyolar başladı demiştim size bir kaç örneğini keynağından vermek isterim

Akmerkez'de namaz provokasyonu

Etiler'deki alışveriş merkezi Akmerkez'de önceki gün saat 17.00 sularında Gilan Mücevherat ve MOS Kuaför önünde bir şahsın alelade namaz kılması oldukça ses getirdi.

kaynak:www.haber7.com

Etekleri kısa diye saldırıya uğradılar!

Mersin'in Tarsus ilçesinde biri ilköğretim 6. sınıf, diğeri lise son öğrencisi 2 kızın bacaklarına, eteklerinin kısa olduğu gerekçesiyle arkalarından gelen birkaç kişi tarafından şırıngayla yakıcı sıvı bir madde püskürtüldü.

kaynak:www.mynet.com



YORUMUM:

Her iki olayında provokasyon olduğu apaçık ortada. Akmerkezdeki kuaförün sahibi yaşanan olayla ilgili yaptığı yorumda namaz kıan şahsın kıbleye dönmedğini ve görüntülerden de anlaşılacağı üzere yere herhangibir şey sermeden namaz kıldığını söyledi. Böylelikle yaşanan hadisenin provokasyon olduğu ve halkı ikiliğe ve de bölmeye yönelttiği ortaya çıkmış oldu. aldırıya uğrayan lise öğrencilerinin ise türban düzenlemesini fırsat bilen provokatörlerin yaptığı ortada. Zaten daha bu olaylar yaşanmadan önce halkı uyaran din adamları ve siyasetçiler söylediklerini ispatlamış oldular. Önemli olan aziz Türk Milleti'nin provokasyonlar karşısındaki tutum ve davranışları.

7 Şubat 2008 Perşembe

NASIL GEÇTİ HABERSİZ 15 YIL




SİYASET MEYDANI 15 YAŞINDA


15 yaşını dolduran siyaset meydanı her kesimden ve her fikirden vatandaşları konuk eden bir program. Ve yıllar geçse bile o eskimedi. Siyaset Meydanı reklam yapmak için söylemiyorum; ancak bizi yansıtan bir program bu tartışılmaz. Siyaset Meydanı onur ödülü vermeyi kararlaştırmış ve buna layık olarak babası Çanakkale Savaşı'nda şehit düşen Fatma Nine'yi görmüş.
O bir anadolu Kadını, onurlu bir Anadolu Kadını. Siyaset Meydanı'nın ona onur ödülü verip vermemesi esasında bu gerçeği değiştirmez. Babası şehit olduğu için kendisine bağlanması teklif edilen şehit maaşını kabul etmemiş. Bunu şu şekilde ifade ediyor Fatma nine:

"Babam vatanı için şehit düştü, ben kan parasını kabul etmem" Bu Anadolu Kadını'nın namus ve gurur abidesi olduğunu gösteriyor.
O da bir Türk kadını o da başörtülü, bu da benim dikkatimi çeken başka bir husus. Meseleyi başı açık veya örtülü olanlara çekmek istemiyorum; fakat benim sinderemediğim başıörtülü olanlara dil uzatılması. başörtüsünün şekli tartışılıyor, işte size örnek başka örnek göstermeye yanıltmaya ne gerek var?


ŞANSA BAK: AHMET ÇAKAR


Ahmet Çakar'ın sunduğu şansa bak yarışması şans dağıtmaya devam ediyor; ancak şans bir türlü yarışmacıların yüzüne gülmedi. Final sorularıyla ilgileri üzerine çekmeyi başaran şansa bak yarışması yarışmacılara zor anlar yaşatmaya devam ediyor. Bugünün final sorusu ise anneler günü ile ilgiliydi, ilk kez bir asır önce kutlanan anneler günü kutlanmaya devam edecek. Ben de ekran tv karşısında sorunun cevabını merak ettim ve araştırdım cevapla birlikte anneler gününün tarihçesini buldum. Sizlerle paylaşmak isterim.
Anneler günü ilk kez 1908 yılında kutlandı. 9 yaşında annesini kaybeden Amerikalı Anna Jarvis'in acısı hiçbir zaman hafiflemedi. Ama bu küçücük kız 'Anneler Günü'nün doğmasını sağlayarak dünyada milyonlarca 'anne' için özel bir gün yaratmayı başardı.
Türkler Anneler Günü'nü, 1955 yılından bu yana kutluyorBu özel günün yurtdışında resmi olarak kutlanması ise yıllar önce Amerika'nın Philadelphia Eyaleti'nde yaşayan Anna Jarvis adlı küçük bir kızın hikayesiyle başlıyor. Henüz 9 yaşında olan Anna, 9 Mayıs 1907'de çok sevdiği annesini kaybeder. Üzüntüsü aylarca süren küçük kızın hayatta kimsesi kalmamıştır. Yalnızlığa bir türlü alışamaz ve yaşama küser. Ama aradan geçen süre içinde ölüm kavramını biraz da olsa kabullenir. Annesini gözyaşları ile değil, sevgiyle anmaya başlar. Hemen her gün mezarına çiçekler götürdüğü annesinin ölüm yıldönümünde evinegelen arkadaşlarına şunları söyler: "Geçen bir yıl içinde çektiğim acılar bana çok önemli bir şey öğretti. Dünyada anne sevgisinin yerini dolduracak hiçbir sevgi yoktur. Yılın bir gününü annelere ayıralım. O günü annelerimizle ilgili anılarla dolduralım. Böylece annelerimize olan sevgi borcumuzu ödeyelim."Arkadaşları da Anna'nın bu önerisini çok beğenir. Hep birlikte kentin belediye başkanına giderler ve bu öneriyi kabul ettirirler. Anna Jarvis ve arkadaşlarının çalışmaları kısa sürede sonuç verir. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi, mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırır. Anneler Günü ilk kez 1908 yılında kutlandı. 1911 yılına gelindiğinde hemen hemen her ülkede kutlanmaya başlanmıştı. 1914 yılında ABD Başkanı Wilson tarafından resmi bir açıklamayla mayıs ayının ikinci pazarı Anneler Günü olarak duyuruldu.Baharla özdeşleşmişAslında annelerle ilgili kutlamalar, alışılmış Anneler Günü anlamında olmasa da Sümerlere dek dayandırılabiliyor. Anaerkil düzenin hüküm sürdüğü tarihin ilkçağlarından bu yana birçok yerel ve dönemsel isimlerle annelik, doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış; doğanın uyandığı, yeniden doğduğu bahar mevsimi ile özdeşleşmiş. 1600'lü yıllarda ise İngilizler arasında 'mothering sunday" adıyla kutlamalar yapılırmış. İçinde bulundukları dönemde zor koşullar altında yaşayan ve çoğu zaman çalıştıkları yerlerde barınan İngilizler bu özel günde izinli sayılır ve tüm günlerini evlerinde anneleri ile geçirirmiş. Yani bugün milyonlarca kişi tarafından kutlanan bu özel günün aslında yüzlerce yıl önceki toplumlar tarafından başlatıldığı da söylenebilir.

İKİ YÜZLÜ AVRUPA HUKUKU

DHKP-C'nin lideri Dursun Karataş Belçika mahkemelerinin huzurunda serbest bırakıldı. Çünkü o Belçika Hukuku na göre masum. Bir yandan Avrupa'da terör örgütü sayılan DHKP-C, öte yandan yasal faaliyet yapıyormuş gibi değerlendirilmeye alınıyor ve de elebaşı serbest bırakılıyor. Özdemir Sabancı suikastı sanığı olan Fehriye Erdal ise hafif suçlardan ceza aldı. Kısacası Avrupa bize yamuk yaptı, biz bu Avrupa'ya nasıl güveneceğiz bilmiyorum? Ben Avrupa karşıtı değilim; ancak yanlış görülen noktaların söylenmesi Avrupa'yı bütün bütün reddetmek anlamına gelmez.
Öte yandan DHKP-C semaptizanları kutlamalar yaptı. Örgütün ileri gelenleri ise diğer Avrupa Devletlerinde de aynı başarıyı elde etmek istediklerini açıladı. Bakalım Avrupa Devletlerinden yeni hukuk skandalları ile karşılaşacak mıyız?

6 Şubat 2008 Çarşamba

HAİN KOCA MAHKEMEYE TAKILDI


Bursa'da kendisinden ayrılmak istemeyen karısının kimliğine sevgilisinin fotoğrafını yapıştırarak boşanmak isteyen kocanın planı mahkemede bozuldu. Boşanma davasında, kadının avukatının davaya müdahil olarak katılma talebi üzerine durumu anlayan mahkeme, karar için çağırdığı koca ile sevgilisini tutuklattı.
Edinilen bilgiye göre, sevgilisiyle evlenebilmek için 2 yıllık hayat arkadaşı Şaziye K.'dan boşanmak isteyen 28 yaşındaki Ahmet K., eşinin buna karşı çıkması üzerine ilginç bir plan gerçekleştirdi. Karısının kimliği üzerine sevgilisinin fotoğrafını yapıştırıp 1. Aile Mahkemesi'ne müracaat eden Ahmet K., eşiyle anlaşmalı olarak boşanmak isteğini ifade etti. 15 gün önceki duruşmada, mahkeme çiftin boşanmasına karar verdi.
İki sevgilinin boşanma kararının ardından ardından mutlu bir yuva hayali, 9 gün sonra Şaziye K.'nın avukatı Göksel Demiröz'ün, mahkemeye müracaat ederek dosyaya katılmak istemesi üzerine suya düştü. Çılgın planı anlayan mahkeme, sevgililerin tutuklanması için Cumhuriyet Savcılığı'na yazı gönderdi.
Kararı almak için mahkemeye gelen eden Ahmet K.'ya "Eşinizle birlikte gelin" uyarısında bulunan mahkeme görevlileri ertesi gün birlikte gelen sevgilileri, "Resmi evrakta sahtecilik ve mahkemeyi yanıltmak" suçlarından cezaevine gönderdi.
Avukatın katılma dilekçesi 6 gün daha gecikse boşanma kararı kesinleşecek, Şaziye K. ve Ahmet K. çifti de resmi olarak boşanmış olacaklardı.
İHA

YENİ YARGITAY BAŞKANI HASAN GERÇEKER

Yargıtay yeni başkanını sonunda seçti. Seçim sonucuna göre yeni başkan Dokuzuncu Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker seçildi. Yargı yönünden kritik bir dönemde olduğumuz ortada. Evet yine türban sorunu:) Türban sorununun Yargıtay Başkan seçimi sürecini hızlandırdığı görüşüne ben de katılıyorum çünkü; kadın üyelerin böyle bir süreçte Yargıtay'ın başkansız olmasından yakınmış, seçimlerin biran önce tamamlanması için çaba göstermişlerdi.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİNİN TÜRBAN DEĞERLENDİRMESİ


AKP, birkaç ay öncesinden beri 1982 Anayasa’sını bütünüyle değiştireceğini deklere ediyordu. O doğrultuda toplumun çeşitli çevreleri görüş oluşturmaktayken, AKP hükümeti, aniden, türban-başörtüsü konusunda anayasa değişikliğini gündeme getirdi.

Genel özgürlükler rejiminin bir parçası olarak değil, (“velev ki”) siyasi amacın ve çalışmanın bir parçası (aracı) olarak gündeme getirdi.

İHD türban-başörtüsü konusunu, genel özgürlükler rejiminin parçası olarak görüyor. Konu bireyin hakkı ve özgürlüğü konusudur. Bu haklar ve özgürlükler, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eğitim ve çalışma hakları gibi insan haklarıdır. Devletin, yurttaşların kılık kıyafetlerine ilgisini anlamak, insan hakları açısından pek kolay değildir. Ancak Türkiye’nin hukuk mevzuatı, bu alanda da, sınırlamalar ve bireyin haklarına müdahalelerle doludur.

Konu siyasi aktörler tarafından, siyasi amacın bir parçası olarak görülmekte ve amaca ulaşmak için başörtüsü ya da türban araç olarak değerlendirilmektedir.

Yükseköğretim kurumlarında öğrenciler açısından kılık kıyafet serbestîsi, (türban-başörtüsüne serbestlik düşüncesi) ne laiklik ilkesine aykırıdır ve ne de insan hakları hukukuna…

Türkiye’deki resmi laiklik anlayışı ve uygulanışına eleştirel yaklaşabiliriz.

Ancak bu durum olsa olsa, özüne uygun, özgürlükçü laiklik istemimizin bir tezahürü olarak değerlendirilebilir. Laiklik ilkesinden vazgeçilemez.

Laiklik olmadan demokrasi olmaz. Demokrasi de aynı zamanda laikliğin güvencesini oluşturur.

Laiklik, tartışılan ve/veya içi boşaltılan ya da otoriter/totaliter eğilimlerin kalkan olarak (araç olarak) kullandığı bir kavram olmaktan çıkarılmalıdır.

Memleket elden gitmiyor. İrtica da gelmiyor. Olsa olsa bir kısım vatandaşların uğradığı ve uğraması olası haksızlıkların bazıları, giderilebildiği ölçüde, gideriliyor.

Özgürlük asıldır.
Sınırlamalar da insan hakları hukukuna uygun olmalıdır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

5 Şubat 2008 Salı

KOCAELİ VE SAKARYA'DA KUŞ GRİBİ ALARMI



Sakarya ve Kocaeli'de incelemelere başlayan yetkilliler Sakarya'da kuş gribine rastladı. Kocaeli'nin Kandıra ilçesine ait Sarıgazi köyleri karantinaya alınarak, itlaf çalışmalarına başlandı.
Kocaeli'ye dönmeyi hiç istemiyorum ya bize de bulaşırsa bu grip? En iyisi yumurta ve tavuktan uzak durmak, ama biz öğrenciler de yumurta yemezsek neyle doyacağız bilmiyorum. Neyse yetkililere güveniyoruz inşallah hiç kimseye birşey olmadan grip salgını atlatılır.

UFO GÖREN MASUM BEKÇİ



Kumburgaz'da bir site bekçisi tarafından çekilen görüntülerin UFO tabiri altında inceleneceğini açıklayan TÜBİTAK bunun illa ki dünya dışı bir cisim olacağı anlamına gelmeyeceğini açıkladı.
Çekimlerde görünen belirli yapıya sahip görüntülerin, 'bir bilgisayar animasyonu, özel bir video etkisi veya stüdyoda canlandırma şeklinde oluşturulmuş görüntüler olmadığı' kaydedilen raporda, çekimlerden elde edilen ilk izlenimlerin, görüntülerden bazılarının, gece gökyüzünde ufuktan belli bir yükseklikte çekildiğini gösterdiği ifade edildi.
Raporun sonuç kısmında, görüntülerin detaylı analizi yapılsa bile ne olduğunun tam olarak anlaşılamayacağı vurgulanarak, şu tespitlerde bulunuldu: 'Çünkü şüpheli cisimlerle aynı karelerde referans alınabilecek başka cisimlerin görüntülenmesi, çekimlerin yapıldığı yerde aynı şartlarda tarafımızdan özel donanımlarla başka çekimlerin yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla bu tür şüpheli cisim görüntüleri için kullanılan 'UFO' (tanımlanamayan uçan cisim) terimi, bu görüntüler için de kullanılabilir. Ama bu tanım, görüntülerin dünya dışı bir cisim (uçan daire vb) olduğu anlamına kesinlikle gelmez.'

4 Şubat 2008 Pazartesi

YARGITAY BAŞKANVEKİLİ'NİN TÜRBAN TEPKİSİ


Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin'den türban yasa tasarısına sert tepki geldi. Şirin, “Laiklik ilkesinin zayıflatılması kabul edilemez hukuki eylemlerimiz ile laikliğin arkasında olacağız” dedi. Şirin yaptığı açıklamada, türban karşıtı eylemlere yargının da katılacağı mesajını da verdi."Yasama yetkisi laiklik ilkesine dokunmaya izin vermez, Yasama laikliğe dokunamaz" mesajını da veren başkanvekili türban konusunda sert açıklamalarda bulundu. Yargıtay Başkanı henüz seçilemedi bu konu hakkında duyuruda bulunan Osman Şirin'in açıklaması şöyle:

" YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIĞI’NDAN DUYURU
Bilindiği üzere Yargıtay, Birinci Başkanını seçme sürecindedir.
Seçimin, Anayasal ve Yasal kurallar kapsamında ve Yargıtaylılık vakarına uygun düzeyde başlayıp sürdüğü ve en kısa sürede sonuçlandırılmasının amaçlandığı bilinen ve gözlenen bir gerçektir.
Sürecin devam ediyor oluşundan, gerçekle örtüşmeyen yorumlar üretmek ve her biri Yüksek Yargıçlık vasıflarına eksiksiz sahip, ilkeli ve yansız kişilikleri ile ünlenmiş değerli Başkan Adayları hakkında hiç de me’lüf olmadıkları bazı eğilim ve irtibat yakıştırmaları yaparak sürece ve sonuca etkili olmaya yeltenmek, son derece yanlıştır, icapsızdır ve Başkanlığımızın karşı duruşunu gerektirecek mahiyettedir.
Bu tür yersiz tanımlamaların, kendine düşen her görevi üstün bir liyakatle başaragelen Yargıtay’a asla ve kesinlikle etki etme şansı bulunmadığı herkesçe bilinmelidir.
Seçim sürecinin uzamasının, Yargıtay yönetiminde ve Yüksek Mahkeme’nin yargısal işlevinde asla boşluk ve zafiyet yaratmadığı ve bundan böyle de yaratmayacağı, seçimin kurallara uygun ve ilkeli biçimde sürerek sonuçlanmasının, Başkanlığımızın sorumluluğunda olduğu asla unutulmamalıdır.
Basının ve herkesin bu ve benzeri asılsız tanımlama ve yakıştırmalara yönelerek, seçim sürecinde yandaş olması, kabul edilemeyecek ve tepkimize muhatap tutulacak davranışlar cümlesindendir.
Bilgi edinilmesini saygılarımla rica ederim "

OSMAN ŞİRİN

Yargıtay Birinci Başkanvekili

17.01.2008

3 Şubat 2008 Pazar

SERVET SONUNDA BAŞARDI:)



Kadıköy'de oynanan maçta kendine fazla güvenen Fenerbahçe umduğunu bulamadı. Ancak Servet sonunda başardı ve Semih'i sakatladı. Önceki GS-FB maçında Semih'le girdiği ikili mücadelelerde Semih'e yaptığı tehlikeli hareketlerle dikkat çeken Servet sonunda Semih'i sakatladı.
Maçta GS ve FB gerçekten iyi mücadele çıkardı ancak bir fenerbahçeli olmama rağmen şunu söyleyebilirim GS galibiyete daha yakındı. Bu arada Lugano'yu da tebrik etmek lazım topu eliyle çok güzel kontrol etti. Paraguay voleybolunun ona çok ihtiyacı var, neden futbolu seçmiş bir türlü anlayamadım?

YARGITAY ONURSAL CUMHURİYET BAŞSAVCISI KANADOĞLU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN TÜRBANI SERBEST BIRAKMAYACAĞINI AÇIKLADI



Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu MHP ve AKP nin yapmış olduğu değişikliklerin türban yasağını kaldırmayacağını açıkladı. Yargı ve siyasete önceki hukuki açmazlarda yol gösteren Kanadoğlu yine siyaset ve yargı adamlarına yol gösterme eğiliminde. "367" hipotezini öne süren Kanadoğlu ülke gündemine bir anda oturmuş ve adeta erken seçime neden olan kişi konumuna gelmiştir. Milli iradenin önüne set çekilmeye çalışılan geçmişimizde yaşanan olaylardan ders alınmamışa benziyor ki; hala bir şekilde buhran oluşturulmaya çalşılıyor. 22 Temmuz da kaybedilen zaman bir daha ele geçmeyecek ümit ediyorum ki buna benzer olaylar tekrar yaşanmasın ve bir adım ileri gidip iki adım geri gitmeyelim.
Kanadoğlu'nun türban yasağınının kalkmayacağını belirten gerekçeleri şunlar:
-"42. MADDENİN DİĞER HÜKÜMLERİ GÖZDEN KAÇIRILIYOR"-
“Bunu ekledikleri zaman 42. maddenin diğer fıkraların da önem kazandığını da görürüz. Göden kaçırılan iki fıkra var. Bu fıkralardan bir tanesi 'Eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır' hükmünü düz enleyen 3. fıkra. 4. fıkra da 'Eğitim ve öğretim hürriyeti Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz' diyor. ‘Anayasaya sadakat' borcu dediğiniz zaman, Anayasa'nın temel ilkelerini düşündüğünüz zaman, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda eğitimin yapılacağını düşündüğünüz zaman eklenmek istenen fıkranın da güttükleri amaca uymayacağı açıktır.Şimdi bunu şu amaçla getirebilirler: ‘Ben yüksek 17. maddesine belirli bir ekleme yaparım. 42. maddeye dayandırarak oradaki sınırlamayla bunu belirle hale getiririm ve bununla ben türbanı sağlarım.' Amaç budur. Bu amacı gerçekleştirmek için bunları yapmanın da bir anlamı yok. Bu olsa da olmasa da siz 17. maddeye bu fıkrayı eklerdiniz. Eklerdiniz de ne olurdu? Gider Anayasa Mahkemesi'nde iptal edilirdi. Bunu getirdiniz koydunuz 6. fıkra olarak. Bu Anayasanın temel ilkeleri bulunduğu sürece, isterseniz bu fıkraya ‘Yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir' diye bir hüküm koyun bu da yeterli ve türbanın serbest bırakıcı bir hüküm haline gelmez.”
-"CUMHURBAŞKANI TARAFSIZ DEĞİL"-
Kanadoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün türbanla ilgili düzenlemenin referanduma götürülebileceği açıklamalarını da Cumhurbaşkanının tarafsızlık ilkesiyle bağdaşmadığını ileri sürdü. Kanadoğlu, “Her şeyden önce laik cumhuriyeti korumak görevi için yemin etmiştir. Görevi Türk milletini birliğini temsil etmek yönüyle bu birliğin bozulmaması sağlamaktır. Siz ‘Cumhurbaşkanı olarak böyle bir konu önüme geldiğinde ben bunu referanduma götürürüm' dediğiniz anda bu tarafsızlık ilkesini bir tarafa bırakmış olursunuz. Temel hak ve özgürlükler referanduma götürülmez. Götürülemeyecek bir şeyi ‘ben götürürüm' dediğiniz anda gerçek hukuk bilinci ve etiği olan herkes buna karşı çıkar böyle bir şey olmaz” dedi.

KAN DAVALARI BİTMİYOR


Kendi yeğenlerine araba çarpmasına dayanamayıp onun intikamını almaya çalışan Mehmet Ö. ve kardeşi Ali Ö; Bülent Arslan'ı eziyet ederek öldürdü. Mehmet Ö. ve Ali Ö. nün Bülent Arslan'ı öldürme nedeni kendi yeğenlerinin ölümüydü. Peki bu durumla Bülent Arslan'ın ilgisi ne diye soracak olursanız; Mehmet Ö. ve Ali Ö. nün yeğeninin ölümüne sebep olan Bülent Arslan'ın bir akrabasıymış.
Masum bir genci eziyet ederek öldürmek hangi ahlak anlayışına sığar? Hem de suçlu olmadığı halde, yargısız infazın ve kan davasının ilginç bir örneği olsa gerek.