10 Ocak 2010 Pazar

TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ OLABİLMEK



Albert Einstein'in bir sözüyle yazıma başlamak istiyorum:
"Önyargıları parçalamak atomu parçalamktan bile daha zordur."
Bu söze sonuna kadar katılmamak elde değil, toplum olarak o kadar fazla önyargıya sahibiz ki...
Yargıçlarda bulunması gereken en önemli karakteristik özellik "peşin hüküme sahip olmamak" tır. Peşin hüküm hada olay karşısına gelmeden olay hakkında fikir sahibi olmaktır. Bunun adına "önyargı" diyoruz. Yargıçlarımız bugünlerde adeta bir kafesin içine sıkıştırılmış durumda, ne yaptıklarını bilemez haldeler. İşleri önlerine gelen olayları hukuki çerçevede değerlendirmek ve bir hüküme varmak. fakat önlerine gelen olaylar o kadar zor ki, belki yılların birikmişliği var. Bu olayların üzerine gitseler "hükümet yandaşı" sıfatını almış kabul ediliyorlar. olayların üzerine gitmeseler, "ergenekoncu" sıfatına haiz oluyorlar. Yani durum biraz karışık.
Bütün bunlar bir kenara yargıçlarımız halkla iç içe yaşayamıyor; çünkü bunu yaptıkları takdirde bağımsızlıklarından ödün vermişler gibi gözüküyorlar. Halkla iç içe olmak bir tarafa irtibata geçmeleri bile zor, bunu yaptıkları takdirde Adalet Bakanlığı haklarında soruşturma başlatabiliyor. Kısacası önyargılar ülkesi Türkiye'de yargıçlık yapmak çok zor. Bu konuyla ilgili Doç. Dr. Osman Can şöyle diyor:

Bir kere kendi içinde paradoks, çünkü kafes içine almakla zaten onun yargıç olamayacağına inanıyorsunuz. Kafes içerisine alıp, kapısını kilitliyor, kapısını kıramıyorsunuz. Adalet dağıtacak, mümkün değil. Her insanın iç dünyasında endişe ve korkuları vardır. Düşman ve dost tasavvurları vardır. Kafes içine almakla ve toplum içine almakla bu korkuları kaldıramazsınız. Kafes içine aldığınız anda ne olur? Hiç kimseyi tanımadan dost ve düşmanı anlayamaz. Düşünün bu yargıçlar parti ve dernekleri kapatacak, toplulukları şu ya da bu yönden mahkum edecek. Ondan sonra da mahkumiyetin adil olmasını bekliyoruz. Her halükarda herkesin politik bir düşüncesi vardır. Hangi konu olursa olsun yargıcın olaylara bakış açısı vardır. İşte bu bakış kafes içindeyse farklılaşır, toplum içindeyse daha farklıdır. Biz ne için ortaya çıktık? YARSAV varken niye ortaya çıktık. YARSAV’dan temel olarak ayrıldığımız noktalar bunlar. Biz, hiçbir şeyin siyasetin üstünde olamayacağını çünkü siyaset üstü iddiaların diktatörlük heveslerini beslediğini söyledik. Yargı toplumsallaştırıldığı zaman toplumun yargısı olabilir. Ancak, o zaman adaleti tesis edebilir. Hakkında hiçbir fikir sahibi olmayan yargının adaleti tesis etmesi mümkün değildir. Bunun için Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği'ni kurduk.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder